DOĞU’NUN BİLGELİĞİNE DÖNMEK: TÜRKİYE’NİN YENİ YÖNÜ
.

BORA KAŞLI
-YÜZYILLARDIR dünyanın kaderini belirleyen güç dengeleri, kimi zaman kılıçla, kimi zaman kalemle, kimi zaman da fikirle şekillendi.
Ancak bugün insanlık yorgun… Batı medeniyeti; sanayiyle başlayan, teknolojiyle büyüyen ama insanı makineleştiren bir rota çizdi. Bu rota, ekonomik olarak parlayan; fakat ahlaken, vicdanen ve ruhi olarak çoraklaşan bir dünya bıraktı geriye. Oysa insanlığın vicdanı Doğu’da doğmuştu.
Mevlânâ’nın “Gel ne olursan ol yine gel” çağrısı, Konfüçyüs’ün bilgelik felsefesi, İbn Sina’nın akılla inancı harmanlayan düşüncesi, Yusuf Has Hacip’in adaleti merkeze koyan devlet anlayışı… Tüm bunlar, Doğu’nun insanı merkeze alan uygarlık ruhunun örnekleriydi.
Doğu Uyuyor Sananlar, Yanılıyor
Yıllar boyunca “Doğu geride kaldı” dendi. Oysa Doğu hiç uyumadı; sadece derin bir tefekküre daldı.
Çin, Hindistan, İran ve Türk dünyası bugün yeniden bilimin, üretimin, sanatın ve stratejinin merkezine doğru ilerliyor.
Ekonomik ve teknolojik dengeler Doğu’ya kayarken, Türkiye bu büyük medeniyet havzasının tam kalbinde yer alıyor.
Türkiye’nin Yüzü: Doğu’ya Dönük Bir Vizyon
Türkiye’nin jeopolitik konumu yalnızca coğrafi değil, medeniyet açısından da bir köprü görevi taşır. Ancak bu köprü artık sadece Batı’ya değil, Doğu’ya da uzanmalı.
Çünkü bizim köklerimiz, Selçuklu’nun hikmetinde, Osmanlı’nın adaletinde, Orhun Yazıtları’nın bilge sözlerinde, Orta Asya’nın kut anlayışında saklı.
Modernleşme uğruna özümüzü Batı’nın kalıplarına hapsetmek, kendi potansiyelimizi unutmamıza yol açtı.
Atatürk’ün şu sözü tam da bugünü anlatır:
“Türk milleti, medenidir; medeniyet yolunda durmadan ilerleyecektir. Fakat bu ilerleyiş, kendi ruhuna, kendi kültürüne dayanarak olacaktır.”
İşte bu yüzden Türkiye’nin yeni vizyonu, Doğu’nun bilge aklıyla Batı’nın üretkenliğini birleştirmek olmalıdır.
Artık bu topraklarda yeniden bir “medeniyet bilinci” doğmalı: Bilimle yoğrulmuş, vicdanla yön bulmuş, insanla barışık bir Doğu medeniyeti bilinci.
Yeni Bir Ufuk: Bilge Güç
Doğu’nun gücü, toprağında değil; insanında, aklında, ruhundadır. Türkiye de bu bilge gücü yeniden uyandırabilir. Yapay zekâyı sadece teknoloji olarak değil, insanın hizmetinde bir hikmet aracı olarak kullanabiliriz. Ekonomiyi sadece kar için değil, toplumsal adalet için inşa edebiliriz. Eğitimi sadece sınav sistemi olarak değil, irfan sistemi olarak görebiliriz. Bu yüzyıl “Bilge Güçler” çağı olacak.
Ve Türkiye, yüzünü yeniden Doğu’ya çevirdiğinde; Batı’nın yorulduğu yerde, insanlığın yeniden umut ışığı olabilir. Batı’nın aklı, Doğu’nun kalbiyle birleştiğinde, gerçek medeniyet yeniden doğar. Türkiye bu birleşimin en kadim, en bilge, en güçlü adayıdır.